Havacılık ve Teknolojinin Buluşma Noktası
29675
page-template-default,page,page-id-29675,page-child,parent-pageid-25887,vcwb,ajax_fade,page_not_loaded,,select-theme-ver-3.5.2,menu-animation-underline-bottom,wpb-js-composer js-comp-ver-5.0.1,vc_responsive

HAVACILIK EMNİYETİNDEKİ GİZLİ DANS: MANİÂ PLANI VE HAVAALANI MEYDAN RAKIMI İLİŞKİSİNİN PERDE ARKASI

24 Kasım 2023 – Semih YENİGÜL & Serdar BAYBURT

airport_safety

Uzakları keşfetmek, uzaklara gitmek şimdi eskisi kadar zor gelmiyor değil mi? Modern ulaşım araçları sayesinde saatler süren yolculuklarla, yükseklerde, gökyüzüne yakın bir serüven yaşamak mümkün. Bize gökyüzünde seyahat etmemizi sağlayan güç nedir peki? Hiç kuşkusuz en güvenilir ve emniyetli ulaşım olan havayolu ulaşımıdır. Peki, emniyetli bir uçuşun ardındaki görünmeyen gizli kahramanları hiç merak ettiniz mi? Uçakların hiçbir engele çarpmaması için oluşturulmuş, bizleri koruyan o gökyüzündeki görünmeyen şekiller… Uçakların emniyetle uçuşunu sağlayan ve uçuş yolundaki engellerden koruyan bu gizemli koruyucuların dünyasına, aslında onları belirlerken neleri gözden kaçırdığımıza biraz daha yakından bakalım.

Picture1

Bu yazıda, havacılık sektöründeki belki de uçuş emniyetini etkileyen en kilit bir konulardan birine odaklanıyoruz: Göklerde uçakları ve bizleri koruyan bu görünmeyen yüzeylerin belirlenme süreci önemlidir. Bu yüzeyler, uluslararası sivil havacılık standartlarını belirleyen ICAO tarafından yayımlanan Ek 14 ve Doküman 9137 – Kısım 6 çerçevesinde değerlendirilerek ilgili otoriteler tarafından uygulanır. Ancak, bu standartlar, içerisinde bazı boşlukları barındırdığı için belirli riskleri de beraberinde getirir. “Aerodrome Elevation Datum for Inner Horizontal Surface” ya da Türkçesiyle “İç Yatay Yüzeyi Belirlenirken Kullanılan havaalanı Meydan Rakımı” konusunu ele alan bu yazıda, havaalanlarının iç yatay yüzeylerinin belirlenmesinde kullanılan referans yüksekliğini ve bu referans yüksekliğinin ilgili otoriteler tarafından belirlenmesi aşamasında karşılaşılan zorlukları detaylı bir şekilde ele alacağız.

Aerodrome Elevation Datum (Havaalanı Meydan Rakım Referansı), uluslararası havacılıkta havaalanlarının yüksekliklerini ölçmede kullanılan önemli bir referans noktasıdır. Aynı zamanda, havaalanlarının iç yatay yüzeyinin belirlenmesinde ve tasarımında kullanılan temel referans noktası olarak işlev görür ve hava trafik yönetimi ile uçuş emniyeti açısından hayati bir rol oynar. Bu referans noktası, havaalanı tasarımında ve operasyonlarında bir standart oluşturarak, uluslararası havacılık topluluğu için tutarlılık ve uyumu hedefler. İç Yatay Yüzey (Inner Horizontal Surface) ise havaalanı tasarımında ve planlamasında kritik bir rol oynar; zira bu yüzey, pistlerin emniyetli kullanımını sağlamak, iniş ve kalkış sırasında uçakların engellere karşı korunmasını temin etmek ve genel havaalanı emniyetini güvence altına almak için kullanılır.

İç yatay yüzeyin yüksekliği, havalimanının koduna bağlı olarak değişen yarı çaplarla belirlenen bir değerdir. Ancak, bu yüzeyin yüksekliği, havalimanında belirlenen referans yüksekliğinden (Elevation Datum) en az 45 metre yüksek olmalıdır. Bu konudaki ayrıntılar Ek 14’te yer almadığından, bu bilgilere ulaşmak için Doküman 9137: ASM, Part 6 belgesine başvurulması önerilmektedir. Doc 9137’nin Part 6 bölümünde iç yatay yüzey için elevation datum seçiminin önemli olduğu görülmektedir. Eğer pist eşikleri arasındaki kot farkı 6 metreden az ise, durumun çok kritik olmadığı belirtilmiştir. Ancak, eğer kot farkı 6 metreden fazla ise, bir dizi önemli hususa dikkat edilmesi gerekmektedir. Anlaşıldığı üzere, eğer iki pist eşiği arasındaki fark 6 metreden azsa, hangi eşiğin yüksekliğini seçtiğinizin bir önemi yoktur. Ancak, bu fark büyükse, bir dizi faktörü düşünmek gereklidir. Bu durum çeşitli havalimanlarında farklı uygulamalara neden olmuştur; en düşük eşiğe göre çizme, en yüksek eşiğe göre çizme ve/veya iki eşik ortalamasını kullanma gibi farklı yaklaşımlar görülmektedir.

ICAO’nun yayımladığı Ek 14 ve Doküman 9137 Part 6 belgeleri, her ülkenin kendi ulusal ve bölgesel gereksinimlerinin gözetilerek meydan rakımı konusunda otoritelere geniş bir serbestlik tanındığını ortaya koymaktadır. Sivil havacılık otoriteleri, bu konuda farklı değerleri tercih etme eğiliminde olduğunu gösteren yerel standartlar ve talimatlar belgeleriyle bu esnekliği kullanmıştır. Ancak, bu yüksekliğin belirlenmesinde net bir standart olmaması ve her otoritenin kendi inisiyatifiyle farklı bir yükseklik seçmesi, oluşturulan iç yatay yüzey ve diğer bağlı yüzeylerin yüksekliğinin değişmesine ve bu durumun çevresel emniyet önceliklerinin farklılaşmasına neden olarak havacılık için kritik bir konu haline gelmiştir.

Peki bir havalimanı için kritik olan bu emniyet yüzeyleri oluşturulurken farklı havaalanı meydan rakımı kullanmanın somut sonuçları neler olabilir? Bir uçağın iniş-kalkış prosedürlerini emniyetli bir şekilde gerçekleştirmesi, özellikle ilk kalkış ve son yaklaşmada çevredeki engeller ile yakından ilişkilidir. Bu görmediğimiz hayali yüzeyler uçuş emniyetini sağlamak için çevredeki yapılaşma yüksekliklerini sınırlar. Ancak, burada havaalanı meydan rakımının seçimi büyük bir önem taşır.  Çok büyük yüksekliklerde dikey yapılaşma mümkün değildir. Bu bağlamda elevation datumunun seçiminde pist eşiklerinden yüksekliği düşük olan eşiğe göre bu yüzeyleri oluşturursak, bir mania, iç yatay yüzey için uçuş emniyetini tehlikeye sokarak bir ihlal oluşturabilir. Peki havaalanı meydan rakımının yüksek olan eşikten seçilmesi ve yüzeylerin buna bağlı oluşturulması durumunda, aynı engel bu sefer iç yatay ya da konik yüzey yüksekliğinin altında kalarak ihlal oluşturmayabilir. Sizce bu engelin artık bu yüzey yüksekliklerine göre engel niteliği taşımaması uçuş operasyonu için uygun mudur? Bunun cevabı ne yazık ki hayır olacaktır. Çünkü biz parametrelerde değişiklik yaparak bir yüzeyi daha da yükseltirsek daha önce riskli olarak tespit ettiğimiz engeller artık sınırın altında kalacaktır fakat bu hala o engelin uçuş emniyeti açısından tehlikesini ortadan kaldırmayacaktır. Özellikle bu engeller, iniş kalkış koridoruna yakın bir bölgede ise daha da önemlidir.

Picture2

Bu konuya somut bir örnek olarak Asya Pasifik’teki bir ülkenin uluslararası bir havalimanında analiz yaptığımızda aşağıdaki dikkat çekici sonuçlarıla karşılaşıyoruz. İki pist eşiği arasındaki yükseklik farkı 12.3 metre olan ilgili havalimanında; düşük, orta ve yüksek eşik yükseklikleri ayrı ayrı elevation datum olarak seçildiğinde yaklaşık 2 km2 bir doğal mania alanının riskli alan kategorisinden çıktığı tespit edilmiştir. Benzer şekilde en düşük ve en yüksek değere göre belirlenen analizler sonuçlarına göre, yüksek gerilim hatları, bina blokları ve kulelerin de aralarında bulunduğu toplam 24 kritik manianın risk dışı kaldığı belirlenmiştir. Ayrıca, bu farklı yaklaşımın bir sonucu olarak, sayıları yaklaşık 500 civarında olan tekil veya grup ağaçların da mania kategorisinden çıkarılabileceğini düşündüğümüzde, uçuş prosedürlerinin bu kritik unsurları göz ardı ederek yapılmasının sakıncalı olabileceğini unutmamak gerekir. Peki, bu mâniaların artık bu yüzey yüksekliklerine göre mania niteliği taşımaması uçuş operasyonu için ne kadar emniyetlidir?

Bu durumu düzeltmek veya iyileştirmek için neler yapılabilir? Yeni yüzey yüksekliklerine uygun yeni uçuş prosedürleri tasarlanabilir. Belki de ortaya çıkan yeni engellerin uçuş emniyetinizi etkileyip etkilemeyeceğini mühendislik analizleri değerlendirebilirsiniz. Ancak bu adımlar uçuş emniyeti için her zaman yapılması gereken eylemlerdir. Burada asıl önemli olan, ilk aşamada havalimanının iç yatay yüzeyi üretilirken hangi yüksekliğin (elevation datum) seçildiğidir. Standarda bağlı olmayan parametrelerin inisiyatiflere bağlı olarak seçilmesi her zaman etkili bir yöntem değildir. Havalimanı çevresindeki yapılaşmalar, belirli bir düzen ve yerel yönetmeliklerle sınırlanmıştır. Maniâ planı (OLS) üzerindeki yerel yönetmelik ve yapılaşma kuralları farklılık gösterebilmektedir. Şehir planlama yaklaşımı kapsamında Obstacle Limitation Surface (OLS) imar planının bir parçasıdır ve bu yüzeyler, yerel yönetmelik ve mevzuatlara uygun ICAO standartlarınca oluşturulur. Yapılaşmalar, yerel yönetmeliklere ve bu yüzeylerin yüksekliklerine göre belirlenir. Önemli olan nokta, bu yüzeylerin oluşturulması sırasında elevation datumunun standart bir şekilde belirlenmesidir. ICAO’nun net bir tasarım standardı ile bu parametreyi belirlemesi, daha emniyetli ve tutarlı bir şekilde uygulanmasını sağlayacaktır. Kuralların inisiyatife değil standarda bağlı olması hepimizin yararına olacak bir durumdur.

Havacılık kuralları, adeta her bir kelimesi yaşanmış tecrübeler ile yazılmış gibidir. Her uçuşun, inişin ve her kalkışın potansiyel tehlikelerle dolu bir arenada gerçekleştiğini anlatır. Bu kurallar; geçmişteki tecrübelerden elde edilen derslerin bir yansımasıdır. Tüm bu kurallar, karşılaşılan her hata, her başarısızlık ve her trajedi sonucunda daha da sıkı hale gelir. Havacılık; disiplin, titizlik ve standartlara bağlılık gerektiren bir alandır ve bu kurallar, disiplini sağlamak ve her uçuşun emniyetini temin etmek amacıyla yazılmıştır. Yani, ‘havacılık kuralları yaşanmış tecrübe ile yazılmıştır’, bu alandaki ciddiyeti ve kurallara uymamanın potansiyel olarak ciddi sonuçlarını ifade etmektedir. Bu bağlamda doğru havaalanı meydan rakımının seçimi, havalimanı ve uçuş emniyeti için kritik bir rol oynamakta olup ve bu seçimlerin yapılması, uçuş operasyonlarına emniyetli bir çerçeve sağlamak adına titiz bir planlama gerektirdiğine inanıyoruz.